Ülkemizin yüzey ve yer altı tatlı su potansiyeli yılda 112 km3. Günümüzde 95 km3 yüzey suyu potansiyelimizin ancak 27,5 km3ünden yararlanabiliyoruz. Bu kaynakların yaklaşık %76’sı sulamada, %14’ü içme suyu olarak, %10’u ise sanayide kullanılıyor.
Ülkeler yılda kişi başına düşen kullanılabilir tatlı su miktarına göre sınıflandırılıyor. Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir tatlı su miktarı 1.555 m3. Yani Türkiye su stresi sınıfına dâhil olan ülkeler arasında yer alıyor.
Dolayısıyla ülkemizde ve dünya genelinde su kaynaklarının verimli kullanılması her geçen gün daha da önemli hâle geliyor. Örneğin banyo süresini kısaltmak, meyve ve sebzeleri akan suyun altında yıkamak yerine içi su dolu bir kapta bekleterek yıkamak, bulaşık makinesi ve çamaşır makinesi gibi aletlerin su tasarrufu yüksek olanlarını tercih etmek alabileceğimiz önlemlerden sadece birkaçı. Çünkü doğrudan tükettiğimiz suyun yanı sıra dolaylı yoldan da tatlı su kaynaklarının harcanmasına neden oluyoruz. Örneğin giydiğimiz bir tişörtün üretilmesi için (yani pamuğun tarlada üretilmesinden fabrikada ipliğe ve tişörte dönüşmesine, satılacağı mağazaya nakliyesinden bize ulaşana kadar geçen süreçte) kullanılan su miktarı yaklaşık 2.500 litre. Su ayak izi olarak isimlendirilen bu kavram, bir bireyin doğrudan ve dolaylı olarak harcadığı su miktarını gösteriyor.

Dünya nüfusu her geçen gün artarken tatlı su kaynakları daha fazla kirleniyor. Bu nedenle sadece kendimiz için değil, gelecek nesiller ve diğer canlılar için de temiz tatlı su kaynaklarını korumak hayli önemli.
Mevcut büyüme hızı ve su tüketim alışkanlıkları gibi sebepler, halihazırda su kaynakları üzerinde önemli bir baskı oluşturmakta. Gerekli tedbir alınmadığı takdirde artan su ihtiyacı ve iklim değişikliği dikkate alındığında sorunların giderek artacağı kesindir Su kaynaklarımızın %76sının sulamada kullanıldığından yola çıktığımızda bitkilerin su ihtiyaçlarının belirlenerek vahşi sulama sistemlerinin terk edilmesi bölgesel ve mevsimsel su miktarlarının dikkate alınmasıyla ürün çeşitliliğinin belirlenmesi büyük önem taşımakta.

Aşağıda güzel memleketim Burdur Yeşilovada bulunan turkuaz rengi suları ve bembeyaz kumsallarıyla bir nazar boncuğu gibi konumlanmış güzel Salda gölümüzün basında çıkmış can çekişme haberlerini  bulacaksınız. 


“Burdur’da Mars gezegenindeki toprak yapısına benzerliğiyle bilinen, turkuaz rengi ve beyaz kumsallarıyla ünlü Salda Gölü’nde, yoğun insan faaliyetleri ve kirlilik nedeniyle canlı organizmaların oluşturduğu beyaz adacıkların kararmaya başlamasının yanı sıra, su kaybı da yaşanıyor. TTKD bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, haziran ayından bu yana yaptıkları araştırmalarda, gölde aşırı oranda yüzey ve derinlik kaybı… kıyılarda yer yer topografyaya göre 18 metre ila 100 metreyi geçen çekilmeler belirlendiğini kaydetti. Gölün batı kesimindeki beyaz adacıklar boyunca da yaşanan su çekilmelerinin farklı boyutlarda olduğunu dile getiren Dr. Kesici, “Gölün yaklaşık 44 kilometrekare olan yüzey alanı, özellikle son 5 yılda 41 kilometrekarenin çok altına düşmüş durumda. ” dedi.



DERİNLİK 180 METRENİN ALTINA İNDİ
184 metrelik su seviyesiyle Türkiye’nin en derin 3’üncü gölü olan Salda’nın en derin yeri 180 metrenin oldukça altına düşmüşken, bazı kıyı kesimlerde su izleri bize gölün bazı bölümlerde 16 metrenin üzerinde azalmalar olduğunu göstermektedir. Önceki yıllarda gölde biyokimyasal reaksiyonlar sonucu gölün bilhassa kıyı kesimlerinde çok yoğun oluşan manyezit sınırı ile göl kıyı sınırı arasında kuruyan, kararan alanlar arasında yer yer 20-50 metreyi aşan kurumuş, derin yarıkların olduğu geniş alanlar belirlenmiş ve belgelenmiştir” diye konuştu.
ÇÖKMELER OLABİLİR OBRUK TEHLİKESİ VAR.
Kuruma ve çekilmelerin hava ve topraktaki nemin azalmasına da neden olduğunu söyleyen Dr. Kesici, göl havzasında tahribatlara da dikkati çekti. Salda Gölü’nün asfalt yol yapımı, göl havzasındaki çok sayıda sondajla yeraltı su kaynaklarının vahşi sulamada kullanılması gibi büyük sorunlar yaşadığını ifade eden Dr. Kesici, “Salda’nın toprak yapısı göz önünde tutulunca, önlem alınmadığında ileride İç Anadolu’daki gibi obruk oluşumları görülebilecektir. Salda toprağı gerek yapısı, gerekse neminin azalmasıyla âdeta çürümekte” dedi.”17 Aralık 2024 Hürriyet gazetesi

Salda Gölü Koruma Derneği üyeleri, gölün su seviyesinin endişe verici şekilde düştüğüne dair görüntüleri paylaştı. Salda Gölü Koruma Derneği tarafından yapılan açıklamada, "Su çekilmesiyle zeminde derin çatlaklar oluştu. Bu çatlaklar, gölü besleyen yeraltı su yollarının kurumasıyla ortaya çıkıyor. Çevredeki barajlardan göle can suyu bırakılmadığı gibi, kuyu sondajları ve sulama göletleri de gölü besleyen kaynakları azaltıyor. Gölü ve çevresindeki ekosistemi korumak için acil önlemler alınması gerekiyor" denildi. 



Göl suyunun çekilmesinin nedeninin öncelikle küresel ısınmadan kaynaklı kuraklık olduğunu belirten Osman Şakar, "Bu yıl bu bölgede neredeyse yok denecek kadar az yağış oldu. İkinci sebep yağış olmamasından dolayı bölgede çok sulu ürünler yetiştiriliyor, mısır, yonca gibi. Bunlar da derin su sondajlarıyla sulanıyor ve yer altı su kaynaklarının gölü beslemesi bu nedenle azaldı. Gölün hızlı çekilmesinin sebebinin bu olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu.”16 Kasım 2024 Hürriyet Gazetesi
Bu nazar boncuğu basında çıkmış haberlerle yardım çığlıkları atıyor sanki, sondaj sularıyla çekilen sularla yapılan vahşi sulama zaten yetersiz olan yağış miktarları bu güzel gölün mavisini solduruyor, beyaz kumsallarını yok ediyor.
Bu çığlıkları duymak gölün sularına bir damla da olsa katkı sağlayabilmek amacıyla köyümdeki tarlama diktiğim kuraklığa dayanıklı tıbbi aromatik bitkileri Çok değerli Dr.Ece Aynur ONUR^un susuz tarım yöntemleriyle yetiştiriyorum. Sadece dikim aşamasında can suyu verilen bitkiler,hiçbir zirai ilaç suni gübre kullanılmadan büyüyor.



Susuz tarımın bir diğer mottosu zehirsiz ilaçsız ve suni gübre kullanmadan topraktaki biyoçeşitliliği  koruyarak zengileştirmek. Maalesef  yaygın zirai ilaç kullanımı başlıca kirlilik kaynağı olup; su, toprak ve havayı kirleterek biyoçeşitlilik kaybına neden olurken  haşere direncine yol açmakta. İnsanların kimyasal zirai ilaçlara maruz kalması; kanser, kalp, solunum ve nörolojik hastalıklar gibi kronik hastalıklar ile ilişkilendirilmekte  
İşte bunun için ,Temiz hava için ,Temiz su için ,Temiz toprak için dünyamızın geleceği için , Salda gölü gibi can çekişen nice güzellikler için Susuz Tarım …